Pek çok hikaye vardır, hikayelerin de kahramanlara ihtiyaçları vardır elbette. Bu kahramanlar bazen kutsal bir görev için yola çıkmış olurlar, bazıları da zaferler kazanmak için savaşırlar. Ve bazıları da sadece macera ararlar...
Gözümüzü aşağıya, East Blue'nun mavi sularına çevirelim. Uçsuz bucaksız denizde, akıntılar ve esen rüzgarlar yardımıyla yolculuk eden küçük gemiyi görüyoruz şu an. Tepsinde kara bayrak sallanıyor ve ardında bir kaç saniyede yok oluveren beyaz bir iz bırakarak olabildiğince hızlı bir şekilde ilerliyor.
Amaçları ne olabilir? Arzuları ne olabilir? Bu küçük gemideki insanların her birinin bir hikayesi var ama gelecekte onları bekleyenler ne olabilir? Bunları siz de merak etmiyor musunuz?
Gelin bu küçük geminin misafiri olalım ve onların maceralarına ortak olalım. Ben, kim miyim? Söylemeyi unutmuşum, affedersiniz. Ben Anlatıcı'yım. Ve şimdi sizlere Diablo tayfasının hikayesini anlatıyorum.
Kanjiro adasından ayrıldıklarında beri iki gün geçmiş durumda Orada yaşadıkları şeyler başka hikayelerin konusu olmuştur muhakkak. Bundan dolayı biz bu konulara giremeyeceğiz.
Tüm gemi halkı uyanık, gün öğleye yaklaşmış durumda. Bulutsuz gökyüzünde parlayan güneş gemi güvertesine vuruyor. Herkes kendi işi ile meşgul. Geminin sessiz marangozu gölge bir yer bulmuş şarap şişesinden yudumlar almakla meşgul. Rotacının geminin yönünü kontrol etmesinden bu yana geçen zamanda pek bir sorun çıkması mümkün değil. Elindeki harita ile yakınlardaki bir adaya doğru yol alıyorlar. Yolculuklarının bitmesi büyük olasılıkla bir gün daha sürecek.
Tayfanın erzakı yeterli düzeyde. İçecek ve su ihtiyaçlarını üç gün boyunca karşılayabilecekleri malzemeleri var. Tabi şu an öğle yemeği vakti ve tayfa üyeleri yavaş yavaş acıktıklarını fark ediyorlar.
Out: Bir süre kendinizce takılın ben gerek duyulduğunda girerim.